16 Ağustos 2011 Salı

çok değişmedim

http://youtu.be/DHSbRKFH_k0

Şarkıların yeniden heyecan verdiği günler başlıyor. Belki de evimden çıkan minik fare aptallaştırmıştır beni? yok yok... birçok sebebi olabilir. yeni ev arayışları, serinleyip bahara dönen mevsim, haftasonu alınan ada havası, farenin evde olup olmadığını bilmemenin verdiği merak, bilmemenin verdiği merak, verdiği merak, merak...

küçükken de çekirgelerin karnında ne olduğunu merak edip zavallıcıkları ameliyat ederdim. çok caniymişim lan. kendimden utandım, devam edemicem!

2 Ağustos 2011 Salı

diyalektiği olabildiğince yanlış anlamak istiyorum



Her hikayenin bir devamı olması ne garip di mi? Mutlu ya da mutsuz son yok. Hep bir tatminsizlik var bu yüzden. hep o sonun devamına duyulan merak var. Bu yüzden mi bitişleri kabullenemiyoruz acaba? bilimde sonlar yoktur. yoktan var oluş olmadığına göre nasıl var olan bir şey yok olabilir ki? 

o zaman ne oldu hayatıma giren ve çıkan onca insana, sevdiğim ama sonradan kaybettğim o kadar kediye köpeğe ne oldu? benim için okulla beraber osmanlıca da bitmedi mi? ortaokul dostlarım nerdeler? kreşte "o benim kocam" dediğim engin nerde? güneşin altında bronzlaşmaya bıraktığım zavallı alabalığım benim hayatımın neresinde kaldı? papik öldükten sonra, her şey onun ve bizim için bitmedi mi aslında? peki ya syman? hani eski sevgiliden çok hep içimi ferahlatan bir arkadaşım olacaktı? olmadı sandığımda belki de yanıldım mı? ölüm bir son değil mi? 

bunu düşünerek başlamamıştım aslında. hikayelerin sonu hep acıklı olmalı bence. o yüzden ölüme döndü düşüncelerim.. ama bir sonumuz yoksa, hikayenin acıklı olmasına da gerek yok. bitmeyecek her şey mutlu yaşanmalı. yoksa hiç başlamamalı hikayeye. çünkü acı son zevk verebilirdi ama bitmeyen bir acıyı kimse hak etmez. 

1 Ağustos 2011 Pazartesi

İsyanım sana değil; hayata


Aynı şarkıyı günlerce üst üste dinlemek gerçekten bir ruhsal çöküntü delaleti midir? Eğer öyleyse ruhum çökmüş ve ben enkaz altında kurtarılmayı bekliyor olabilirim.

Günlük mahiyetinde tuttuğum bu blogu bir baştan sona okumaya yeltendim geçenlerde. Çok sıkıcıymış lan, 3 yazı okuyabildim. Vardığım sonuçsa şu; meğer benim derdim tasam hiç bitmemiş. İç dünyam hep bir zifiri karanlık hep isli puslu. Bu durumda sanat-sepet tayfasında yer almam gerekirken, o da yok. Üstelik inanamıyorum, iyi bir sanatçının bütün özelliklerini taşırken nasıl olur da bir Cin Ali çizmekten aciz olurum? Ben de sebepsiz bunalımlara giriyorum, ben de özgür ama beni yiyip bitiren ilişkiler yaşıyorum, ben de bazen içime kapanıp herkesten köşe bucak kaçıyorum. Boşuna mı yani?

Hayır, boşuna olamaz. Ben sanatçıyım işte, biliyorum... Resim olmadı müzik olur. Şimdi yaklaşan yeni depresif dönemimde müziğe el atmaya karar verdim. yeni dönem depresyonumu heyecanla bekliyorum, bu sefer çok güzel olucak!