Sevgili ablam amsterdamdan bir tşört almıştı. üzerinde home is in your mind yazıyordu. pembe üzerine beyaz yazılı salaş bir tşört. çok beğendim hep çaktırmadan dolabından çalıp giyindim. o zamanlar londrada mülteci hayatı yaşadığım için home is in your mind bana çok manidar gelmişti. üzerine çok düşünmedim ama her baktığımda düşüncesizce duygulandım. hell yeah lan home is in my mind dedim.
Şimdi mülteci hayatımı çok gerilerde bırakıp istanbul yüksek sosyetesinde mojitomu içerken yeniden düşünüyorum. Evim nerde? tamam hadi kimseyi kandırmıyayım, istanbulda da mülteci hayatıma devam ediyorum, alışmış kudurmuştan beterdir çünkü. yine de "ev" üzerine düşünmekten kendimi alamıyorum dostlarım. Ev gece nerde sızarsan orası mıdır? Yoksa ev kendini nereye ait hissediyorsan orda mıdır?
Üzeine çok düşündüm, duygularımı bir kenara itip öyle düşündüm. Sonuçta şunu anladım. Ev, yatağın neredeyse oradadır. Anahtarların bir kapıyı açmıyosa orası yanlış evdir. Salonda kanepede bir yastık bir yorgan atılarak gönderildiğin yer arkadaşının evidir. "malesef bir tane yatak var, beraber yatmamız sorun olur mu" diye sorulan yer, seni götürmeye çalışan bir delikanlının evidir. alkol etkisiyle king size kuş tüyü yatak olarak gördüğün yer bar tuvaletidir. Genç kızlarımıza sesleniyorum; için sıçın dağıtın, ama evinizin yerini unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder