Hayatına Arjantin'de gözlerini açan Gaspar oğlan, Boenes Aries senin New York benim dolaştıktan sonra, Paris'e demir attı. Sinema hayatına burada başladı. 1985'ten başlayarak, kısa film ve kliplere imzasını attı. İmzasından karakteri belliydi. O bir kara film kurduydu. O tarihten sonra kimse onu durduramadı ve işler bu raddeye geldi.
Dönüş Yok'ta izleyiciye kafayı kırdırmış, dillere destan tecavüz sahnesiyle saç baş yoldurmuştu. Dönüş Yok'ta tecavüz ve cinayeti en açık haliyle anlatması, birçok izleyicinin isyan etmesine, filmin yarısında salonların terk edilmesine yol açtı. Ama naçizane fikrim, tecavüzü en iğrenç, en tiksindirici gerçekliğiyle anlatarak anlayana sivri sinek sazdan fazlasını söyledi ve alkışı hak etti.
Şimdi gelelim zurnanın zort dediği yere. 2009 Sitges film festivalinde Jüri özel ödülüyle yetinmeyip en iyi görüntü ödülünü de alan Boşluk, İstanbul Film Festivalinde! "Halisünasyonlarımı film yapsam cannesda ödül alırdım" demişliğiniz var mıdır bilmiyorum. Haşa benim yok! Ama Boşluk'ta iki kardeş uyuşturucunun dibine vurmuş, ve bunlardan uyuşturucu satıcısı (torbacı) olanın gözünden anlatılan film, halisünasyonvari anlatımıyla öne çıkmış. Filmi birincil ağızdan anlatan uyuşturucu satıcısı Oscar, öldürüldükten sonra, ruhu şaad olmamış olacak ki, diğer tarafa geçmek istemiyor (en korktuğum klasik!). Stirptizci kız kardeşi Linda'nın koruma meleği olmaya karar veriyor. Kızı adıııııım adım takibe başlıyor. Bütün bunları, yaşarken uyuşturucudan beynini yemiş, sonra da bir ölü olarak devam eden Oscar'ın gözünden izlemek de seyirciyi gerçek anlamda transa sokmak değil de ne?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder